Bir Fosforlu Cevriye Vardı
Ayşe Adlı - İncelemeler 25.10.2015

Yeşilçam’a âfeti devran Neriman sıfatıyla adım atmıştı Neriman Köksal. Filmlerinde olduğu gibi özel hayatında da iddialı ve hırslıydı. Zamanla canlandırdığı karakterlerin vasıfları değişse de, alımlı ve şuh bir kadın olduğunun unutulmasına izin vermedi.
‘Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır, parantez. Parantezin içindeki çizgi / Ne varsa orda / Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci / Ne varsa orda…” Bir ömrün özetini böyle çıkarıyor Behçet Necatigil. Ve insan, hayatı boyunca ne yapıyorsa o parantezin iki yakasını birbirinden uzak tutmak için yapıyor. Er ya da geç kapanacak ya, ne sığdırsak kâr. Kapanış çizgisi 16 sene önce bir 24 Ekim günü çekilen Neriman Köksal’ın parantezinde dolaşacağız bugün. Ne çıkarsa bahtımıza…
Genç kızların şöhret olmak için taşradan İstanbul’a kaçtığı günlerdeyiz henüz. Gazino devri başlamamış, tiyatro bir türlü istendiği kadar yaygınlaşamamış. Halkın tek eğlencesi sinema. Yeşilçam, en parlak günlerine hazırlanmakta. Babasını küçük yaşta kaybetmiş öksüz bir kız, bizim yıllar sonra Neriman Köksal adıyla tanıyacağımız Hatice Kökçü, Feriköy sokaklarında erkek çocuklarıyla birlikte top koşturuyor. Annesinin ikinci evliliğinden dünyaya gelen beş kardeşiyle aynı evi paylaşıyor. Ve hayat erken büyütüyor Hatice’yi. İlkokuldan sonra fabrikalarda çalışmaya başlıyor. Racon kesmeyi, erkeklere meydan okumayı daha o günlerde öğreniyor muhtemelen. Arnavut genlerinden gelen sarışınlığı, iri yapısı, kendine güvenli gösterişli yürüyüşü sayesinde çevresi gibi kendisi de farkında güzelliğinin…
Sinemaya Neriman Köksal adıyla giren Yeşilçam’ın erkeksi kötü kadınını, olgun yaşlarda çevirdiği filmlerle tanıyan nesiller için aynı kadının bir zamanlar güzelliği ile dillere destan olduğunu öğrenmek sürpriz elbette. Oysa aynı güzellik sayesinde talihi değişir genç kadının.
Yıllar önce ropörtajında şöyle anlatır Yeşilçam tarafından keşfini: “Bir gün Beyoğlu'nda yürürken baktım iki adam beni takip ediyor. Ben çok alımlıyım, herkes dönüp dönüp bakıyor. O gün üstümde siyah tayyör var, yakası kürklü. Adamlar Park Otel'in arkasındaki evimize kadar geldiler. Meğer biri yönetmen Çetin Karamanbey'miş. Beni Refik Halit Karay'ın Çete romanındaki Rus prensesi Nina rolü için beğenmişler.” Sene 1949. 20’li yaşlarının başındaki genç kız, başına geleceklerden habersiz, “Ben artistlik yapmam!” diye reddediyor oracıkta. Mutaassıp ailesinin vereceği tepkiden de çekiniyor elbette. Ancak peşine takılan adamların vazgeçmeye niyeti yok: “Bir prova filmi çekeceklerini söylediler, ısrar kıyamet, sonunda kabul ettim. Refik Halit Bey’e resimlerimi götürmüşler, o da beğenmiş. Sonra elime silah verdiler, tüfek verdiler, ata bindirdiler stüdyoda. Artistlik zamanla çok cazip geldi.”
1950 - 59 yılları arasında 36 filmde irili ufaklı roller alır. Fakat şöhret için 1959’a kadar beklemesi gerekmektedir. Aydın Arakon, başrollerini Orhan Günşiray ve Şükran Sabuncu ile paylaştığı Fosforlu Cevriye filmini o yıl çekecektir. Diğer filmlerinde olduğu gibi burada da canlandırdığı karakterin çizilen modern kadın imajıyla hiç alakası yoktur. Güzel ama mazbut, kadınsı ve naif kadın beklentisi bu karakterlerde karşılık bulmaz. İri yarı, güçlü, erkeksi, iddialı ve tahrikkardır ‘âfeti devran Neriman.’ Fosforlu Cevriye’nin Nejla’sı, babasını öldüren kişinin üvey annesi olduğunu ispata uğraşan bir masumdur. Bunu ispatlamak için bütün tehlikeleri göze alacak cesarettedir. Bu filmden sora üçüncü bir ismi olacaktır Hatice’nin, Fosforlu Cevriye. Ve bu rolle Yeşilçam’a erkeksi kadın imajını hediye edecektir.
Cahide Sonku’nun tespitiyle ilk vamp kadın oyunculardan biridir Neriman Köksal. Önceleri Türk filmlerinde, başrol kadın oyuncu fahişeyi de canlandırsa, sevişmesi yasaktır. “Seyirci bunu kaldıramıyordu.” der Sonku. “Dolayısıyla starın yanında ikinci bir kadın oyuncu olurdu. İyi kadın esmerse kötü kadın sarışındı. Bir kadının işlevini iki kadın görüyordu. Cinselliği ön planda olan bir kadına ihtiyaç vardı. Bu da bir dönem Neriman Köksal oldu.”
Siyah beyaz Türk filmlerinin uzun sarı saçlı, şuh, alımlı, Avrupai karakteridir o. Ancak ev bark yıkan, fettan kötü kadın olmaktan kurtaramaz bu özellikler Neriman Köksal’ı. Yeşilçam, her yıl aynı klişelerin tekrarlandığı yüzlerce film üretmektedir. İyisi, kötüsü, orjinali, marjinali tescillidir. Sarışınların bahtına fettan, içten pazarlıklı, kötü kadın karakteri düşmüştür. Lale Belkıs, Suzan Avcı, Neriman Köksal…
Taner Ay’ın deyişiyle o, yıllardır bulunamayan bir Yeşilçam Sokağı afetidir. Kötü kadın tiplemesini Gönül Bayhan’dan devralmıştır. Kurnazlığı ve ayak oyunlarıyla tam bir kadın tavrı sergiler filmlerinde. Bu karakter, o dönemde sarışın ve gösterişli olmanın sonucu olarak yorumlanmaktadır. Yine de şanslıdır Neriman Köksal. Belki de bıçkın tavrından dolayı seyirci kendine daha yakın bulmuştur onu. Ve her şeye rağmen sevmiştir.
“Kabadayı kadın” diye tabir eder kendini. Bu yüzden tesbihini düşürmez elinden. “Kabadayı kadın dediğin tespih taşır. Bende çeşit çeşit tesbihler var, 33'lükten 99'luğa kadar. Elimde tesbihim olmadan film seyredemem. Otururken, televizyon seyrederken hep tesbih çekerim, oyalıyor beni. Her çantamda mutlaka tespih bulunur...”
Şöhret, yalnızlığı göze almak demektir bir yandan da. Bir türlü rayına girmeyen özel hayat, mutsuz ilişkiler, tatmin edilemeyen kişisel hırslar, rekabetler… Hepsinden o da alır nasibini. Camiadaki en yakın dostları Sadri Alışık, Çolpan İlhan çiftidir. Alışık, tanıdığı Neriman Köksal’ı şu cümlelerle anlatacaktır bir ropörtajında; “Hani bilhassa erkekler arasında ‘Erkek gibi kadın, erkek arkadaş’ tabirleri vardır ya, işte Neriman’ı – arkadaş tarafından – en iyi bunlar anlatır. Çünkü Neriman çok temiz kalpli, tok gözlü, açık yürekli mert bir insandır. Kendisine her hususta güvenilebilir. Söz verirse yapar. Onu tanıyanlar ne zaman başları sıkısmışsa hep onun uzanan elini hissetmişlerdir. O, arkadaş bellediği herkese böyle davranır. … Neşe kelimesinin manasını şahsında toplamış nadir insanlardan bir tanesidir. Neriman her şeyden evvel yaşar. Hayatı en ufak noktasına kadar yaşar. Onun kahkahası kadar pırıl pırıl, şeffaf, candan kahkaha ömrümce duymadım.”
Çevresindeki insanları kuşatan bir etkileyiciliği vardır ve onu tanıyan herkes bu etkiye maruz kalmaktadır. Selim İleri de bu halkaya dahil olanlardandır. Neriman Köksal’ın 1999’daki vefatının ardından yazdığı bir yazıda anlatır yıllar içinde biriktirdiklerini: “Kendine özgü, handiyse kelimelerin açılıp kapandığı bir konuşması, şaşkınlıkları, sevinçleri vardı. Sanki yeryüzünde yaşamıyordu. Bazan alayların, sarakaya alınışların hedefi oluyordu. Fakat bunlara üzülmüyor; üzüldüğünü belki belli etmiyor, gizliyor, herkesi dostu, arkadaşı görmeyi tercih ediyordu. Bir akşam asansörle aşağıya inerken, “Yaa işte böyle” demişti, “insan yalnızsa, nelere tahammül etmez ki…”
Yeşilçam’ın en fazla film ürettiği 60’lı ve 70’li yıllarda tüm Türkiye’nin gözü beyaz perdeden tanıdığı kadın ve erkeklerin üzerindedir. Müzik piyayası da faydalanır bu şöhretten. Fikret Hakan, Fatma Girik, Yılmaz Köksal, Hülya Koçyiğit gibi meşhur sanatçıların 45’likleri raflardaki yerini almıştır. 1965’te Neriman Köksal da katılır bu kervana. Selim İleri bir dönem gazinolorda da şarkı söylediğini hatırlatır aynı yazısında. Yeşilçam, parlak günlerini geride bırakmıştır ve yalnız bir kadın olan Neriman Köskal’ın ayakta kalması gerekmektedir. “Elbette iyi bir yorumcu değildi Neriman Köksal, sesi cılızdı, şarkıları unuttuğu oluyordu; ama Neriman Köksal’dı.”
90’lı yıllarda hala tanınmaktadır sinema izleyicisi tarafından. Bu açıdan şanslıdır. Ekonomik anlamda da pek çok meslektaşından iyi durumdadır. Şişli’de bir apartman dairesinde yaşamakta, dizilerde rol almaktadır. Ancak bu sükunet yetmez geride bıraktığı şaşaalı günleri unutturmaya. Yalnız ve üzgündür. Ömrünün son günlerini de bu kırgınlık içinde geçirecektir. Türk sinemasının Afet-i Devran Neriman’ı, her insan kadar mesut ve bedbaht geçen hayatını 1999’da tamamlar. Geride, kamera önünde geçen yıllarının hatırasıyla dolu 400 film bırakarak…
Yazarın Diğer İçerikleri
- » Ses Konusunda Amerika’nın 60 Yıl Gerisindeyiz!
- » Ertelenmiş Bir Tartışma: Sinema ve Din
- » Sinema Sorgu Masasında
- » Bir Fosforlu Cevriye Vardı
- » Herkesle Aynı Anda Her Filmi İzleyinceye Kadar…
- » Sinemada Yeni Ne Var?
- » Karpuz Kabuğuyla Ummanları Aşmak
- » Yeşilçam’ın Çocuksuz Annesi
- » Bir Tedavi Yöntemi Olarak Sinema
- » Günahı ve Sevabıyla Yılmaz Güney Sineması
- » Bir Roman Kahramanı Olarak Peyami Safa
- » Yeşilçam'da Salacak
- » Oyunculuk Tüyoları
- » Yeşilçam’ın Hüzünlü Hanımefendisi
- » Bir Zamanlar Erman Han’da…
- » Ben, Köyden Gelen Sinemacı
- » Beyaz Perdenin Mugannisi Münir Nurettin
- » Lütfi Akad 100 yaşında
- » Bir Mutluluk Temaşası
- » Sinema da Kente Dâhil
- » Tarkovski’nin İzinde
- » Hüseyin Peyda’yı Nasıl Bilirdiniz?
- » Huzurlarınızda Müşfik Kenter
- » İstanbul’un Orta Yeri Sinema
- » Yeşilçam’dan Portreler: Bilal İnci
- » Yeşilçam İstanbul’u Anlatıyor
- » Çalıkuşu’nun başına gelenler!
- » Türk Sinemasında En Soylu Çöküş: Cahide Sonku
- » Türk Sinemasında Başrolde İstanbul